Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar pamuk hasadı için Şanlıurfa’ya geldi. Hasat günü etkinliğinde çiftçilere seslenen TZOB Genel Başkanı Bayraktar, pamuk fiyatlarının bir an önce yükseltilmesi için yetkililere çağrıda bulundu.
Türkiye'nin önemli tarımsal üretim merkezlerinden
Şanlıurfa'da, GAP Eylem Planı kapsamında sulanabilen arazilerin artmasına
paralel olarak tarımsal üretim de katlanıyor. Bu kapsamda ekim alanı her yıl
genişleyen ve bölgede beyaz altın olarak adlandırılan pamuk, lifiyle tekstile,
yağ sanayisine, küspesiyle de hayvancılık sektörüne ham madde sağlıyor.
Eyyüpoğlu: Çiftçiler geçen yıl afetle
karşı karşıya kaldı
Programın açılış konuşmasını yapan Şanlıurfa Ziraat Odası
Başkanı Ahmet Eyüpoğlu, geçen sene aşırı yağmur nedeniyle çiftçilerin afetle
karşı karşıya kaldı, bu sene de prim desteğinde dekar başına 500 kilogram kota
getirildiğini belirtti. Pamuk üreticinin çok zor durumda olduğunu, mazot, ilaç,
gübre, sulama gibi girdilerin fiyatlarının arttığını vurgulayıp prim desteğinin
ton başına 1300 lira olarak bir an önce açıklanması gerektiğini söyledi.
Bayraktar: Çiftçinin sevincine de
sıkıntısına da ortak olduk
Şemsi Bayraktar, hasadı ülke pamuğunun yaklaşık yüzde
40’ının üretildiği, tarımın ilk yapıldığı bölgelerden biri olan, “bereketli
hilal” içinde yer alan Şanlıurfa’da düzenledikleri belirtti. Türkiye Ziraat
Odaları Birliği olarak, hasat etkinliklerine katıldıklarını, çiftçinin
sevincine de sıkıntısına da ortak olduklarını bildiren Bayraktar, şunları
söyledi:
“Pamuk tekstil
sanayimize sağladığı katma değer, tekstil ve konfeksiyon ihracatının ülkemiz
ekonomisine kazandırdığı döviz miktarı, yarattığı istihdam hacmiyle Türk tarımı
için vazgeçilemez bir üründür. Bir endüstri bitkisi olan pamuk, lifiyle
tekstil, çiğidiyle yağ sanayi, linteriyle de kağıt sanayinin ham maddesi
durumundadır. Bunların yanı sıra son yıllarda çekirdeğinden elde edilen yağ ile
biyodizel üretiminde ham madde olarak kullanılmaktadır. Ayrıca küspesiyle
hayvancılığın gelişmesine katkıda bulunuyor olması bakımından da ülke
ekonomisindeki yeri büyüktür.
1995 yılında ekim alanı 7 milyon 589 bin dekara kadar çıkan
pamukta, bu alanlar 2016 yılında 4 milyon 160 bin dekara kadar gerilemişti.
Daha sonra verilen desteklerin de etkisiyle yeniden artmaya başlayan ekim
alanları, 2018 yılında 5 milyon 186 bin dekara yükseldi. Üretim de ekim
alanlarına, verime göre değişim gösterdi. 1995 yılında 2 milyon 224 bin ton
olan kütlü pamuk üretimi, 2009 yılında 1 milyon 725 bin tona kadar geriledikten
sonra, 2011 yılında 2 milyon 580 bin ton ile rekor kırdı. Geçen yıl ise 2
milyon 570 bin ton kütlü pamuk ürettik. Bu üretimden 977 bin ton da lif pamuk
elde ettik.”
“Üretimin tüketimi karşılama oranı
yüzde 60’a çıktı”
Ülke ihtiyacı olan pamuğun bir türlü karşılanamadığını,
2015/2016 üretim döneminde yüzde 49’a kadar gerileyen üretimin tüketimi
karşılama oranının 2018/2019 döneminde yüzde 60’a kadar çıktığını belirten
Bayraktar, “Bu oranın çok daha fazla artırılması, hatta ülke ihtiyacımızın ülke
içinden karşılanması için ne gerekiyorsa yapmalıyız. Bunun başka yolu yoktur.
Sadece geçen yıl 752 bin ton lif pamuk ithali için 1,4 milyar dolar döviz
ödedik. Ülkemiz 2008-2018 döneminde, 14,8 milyar dolar dövizi pamuk ithalatı
için harcadı. Bu para ülke çiftçimiz yerine yabancı ülkelerin çiftçilerine
katkı sağladı” dedi.
“Çiftçimizin derdi bizim derdimiz,
sevinci bizim sevincimiz”
Pamuk fiyatlarının son bir yılda yaklaşık yüzde 26 oranında
gerilediğini vurgulayan Bayraktar, şöyle konuştu:
“Gerileme özellikle son 5 ayda meydana geldi. Geçen yıl
uluslararası piyasalarda Haziran ayında 84 sente kadar çıkan pamuk fiyatları,
bu yıl Ağustos başında 58 sente kadar indi. Bu günlerde 62 sent dolaylarında
seyrediyor. ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşı, devir stokları ve yüksek
rekolte beklentisi buna yol açtı. Dünyadan izole değiliz. Uluslararası
piyasalardaki gelişmeler bize de yansıyor. Tam da hem verimden hem de üretimden
memnun olacağı esnada yaşanan bu durum, çiftçimizde büyük hayal kırıklığına
sebep oldu. Nitekim, 29 Ağustos’ta Şanlıurfa’da, 2 Eylül’de Adana’da, Yönetim
Kurulu üyelerimiz, Ziraat Odası Başkanlarımız ve çiftçilerimizin geniş
katılımıyla düzenlediğimiz basın açıklamalarında pamuktaki sorunları dile
getirdik. Çiftçimizin sesi olduk. Yine 29 Ağustos’ta Birlik Merkezimizde
düzenlediğim basın toplantısında pamuktaki sorunlarımızı da değerlendirdim,
taleplerimizi kamuoyuna açıkladım. Çiftçimizin sorunlarını, taleplerini her
ortamda dile getiriyor ve takipçisi oluyoruz.
Çiftçimizin derdi bizim derdimiz. Çiftçimizin sevinci bizim
sevincimiz. Tasada ve kıvançta hep beraberiz. Çiftçimiz sıkıntıdaysa biz de
sıkıntıdayız.”
“Maliyetler arttı”
Pamukta maliyeti en fazla etkileyen girdilerin fiyatları son
bir yılda, ilaçta yüzde 112, elektrikte yüzde 76, üre gübresinde yüzde 42, DAP
gübresinde yüzde 39, tohumda yüzde 25, mazotta yüzde 14 arttığını, bununla da
kalmadığını, işçilik ücretlerinin de sulama fiyatlarının da arttığına dikkati
çeken Bayraktar, şunları söyledi:
“Pamuk fiyatları yüzde 26’nın üzerinde düştü. Şimdi
soruyorum? Maliyetleri yüzde 100’ü aşan oranlarda artan üreticimiz, geçen yılın
yüzde 26 altında bir pamuk satış fiyatıyla ne yapacak? Kütlü pamuğun kilogramı
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 2 lira 75 kuruş, Ege Bölgesinde 3 lira 30 kuruş
ile 3 lira 52 kuruş, Çukurova Bölgesi’nde ise 2 lira 80 kuruş ile 3 lira
arasında seyretmektedir. Bu fiyatlarla üreticimiz, geçimini nasıl sağlayacak?
Çoluğuna, çocuğuna nasıl ekmek götürecek?
Önlem alınmazsa pamuğun artık en önemli ürünlerden biri
haline geldiği Güneydoğu Anadolu Bölgemiz de dahil olmak üzere seneye pamuk
üretiminde çok büyük sorun yaşanır. Derhal önlem alınmalı ve pamuk üreticisinin
tarlada kalması sağlanmalıdır.”
“Pamukta sıfır gümrük önemli bir
sorun”
Pamukta sıfır gümrüğün önemli bir sorun olduğunu vurgulayan
Bayraktar, şöyle devam etti:
“Bilindiği gibi Dünya Ticaret Örgütü uygulamaları nedeniyle
gümrük vergileriyle fazla oynayamıyoruz. Kurallara göre gümrük vergilerini en
fazla yüzde 6’ya çıkarabiliyoruz. Sanayicilerin Yunanistan’dan çok ucuza pamuk
almak için bağlantı yaptıkları gibi söylentiler de kulağımıza geliyor. Burada
sanayicilerimize de seslenmek istiyorum. Bu çiftçi size her yıl lazım. Bu
çiftçiyi tarlada tutamazsanız, seneye pamuğu nereden bulacaksınız? Sizleri
insaflı olmaya çağırıyorum. Çiftçiyi koruyun ki onlar da sizi korusun. Her sene
pamuk fiyatlarının düşük olacağının bir garantisi mi var? Seneye fiyatlar çok
fazla artarsa, ülke içinde de yeterli üretim olmazsa ne yapacaksınız? Herkes
şapkasını önüne koysun, bu sorunu nasıl çözeriz diye kafa yorsun. Bu sadece
çiftçimizin sorunu değil ki. Çiftçimiz üretemezse ithalat herkesin sorunu
olacaktır.
Pamuk primlerinde
gerekli düzenleme acilen yapılmalıdır.
Prim kilogramda 80 kuruştan en az 1 lira 30 kuruşa
çıkarılmalıdır. Pamuğunu satan üreticinin primi hemen ödenmelidir. Girdi
fiyatları makul düzeylere çekilmelidir. Pamukta özellikle sulamada elektrik
tüketimi yüksektir. Tarım ve hayvancılıkta, elektrik üzerindeki yüzde 18’lik
KDV sıfırlanmalı, yüzde 1 Enerji Fonu ve yüzde 2 TRT payı kaldırılmalıdır.
Konutlarda 60 kuruş olan elektriği çiftçimize 70 kuruşa satmanın mantığını
anlamak mümkün değildir. Elektrikte çiftçiyi bezdiren keyfi uygulamalarından
vazgeçilmelidir. Üreticilerimizin her ay elektrik faturası ödemesine imkan
yoktur. Ürünlerin hasat dönemi dikkate alınarak yılda bir ya da iki defada
tahsilat yapılmalı, teminat isteme uygulamasından vazgeçilmelidir.
Prim desteğinde dekar başına en fazla 500 kilogram kota
getirilmesi uygulaması kaldırılmalıdır. Çiftçi verimli üretim yapıyorsa, dekar
başına 600-700 kilogram verim elde ediyorsa karşılığını da almalıdır. Ülke
ihtiyacı pamuğun çiftçimiz tarafından üretilmesi sağlanmalıdır. Pamukta
sürdürülebilirlik için sanayicinin pamuğunu iç piyasadan temin etmesi teşvik
edilmelidir. Üreticilerimizin hasat ettiği pamuğun tatminkar bir fiyatla
alınması için Çukobirlik, TARİŞ, Antbirlik gibi tarım satış kooperatiflerinin
devreye girmesi sağlanmalıdır. Üreticimizin pamuk fiyatında önünü görebilmesi
ve piyasanın düzenlenmesi açısından önem arz etmektedir. İthal ürünün
ucuzlaması, yerli pamuğun kullanılmasının tamamen önüne geçmiştir. Bu nedenle
pamuk ithal eden kullanıcılara ithal ettiği pamuk miktarının yüzde 25’i kadar
yerli üretim kullanma zorunluluğu getirilmelidir. Ham bez ithalatı
önlenmelidir.
Dünya Ticaret Örgütü ve Avrupa Birliği kuralları
çerçevesinde pamukta ihtiyacın üzerinde ithalat yapılmasının önüne geçilmelidir.
Pamukta gümrük vergisi yüzde 6’ya çıkarılmalıdır. Pamuk ithalatına belli bir
kota getirilmelidir.
Bunlar yapılırsa, tekstil sanayimizin ham madde ihtiyacı da
karşılanır, çiftçimizin sorunu da bir nebze olsun çözülür, pamuk için
ödediğimiz döviz miktarı da sınırlanır. İthalatın önüne geçilmesinin tek yolu
pamuk üreticimizi desteklemektir. Çiftçimizin beklediği 2019 yılı Destekleme
Tebliği bir an evvel açıklanmalıdır. Borsada korbeylerde fiyat oluşmamakta,
üretici ürününü satacağı fiyat hakkında bilgi sahibi olamamaktadır. Gerekli
mevzuat değişikliği yapılmalı, ticaret borsalarında denetimler artırılmalıdır.”
“Hem Şanlıurfa’da hem
de Güneydoğu Anadolu’da pamukta verimi artırmak zorundayız”
Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Şanlıurfa’nın, son yıllarda GAP’ın
da devreye girmesiyle pamuk üretiminde en ön sıraya yerleştiği bilgisini veren
Bayraktar, şöyle konuştu:
“Bu bölgemiz, pamuk ekim alanları genişliği bakımından ilk
sıradadır. Pamuk ekim alanları, 1995 yılından bu yana diğer bölgelerde
azalırken, Güneydoğu Anadolu Bölgemizde yüzde 53 oranında artmıştır. Bölgede
geçen yıl, 3 milyon 64 bin dekar alanda pamuk tarımı yapılmıştır. Ülkemizde
üretilen pamuğun yüzde 55’i Güneydoğu Anadolu Bölgesinde üretilmiştir. Pamuk
üretiminde iller arasında birinciliği alan Şanlıurfa’da 2 milyon 314 bin dekar
alanda pamuk ekilmiş ve 1 milyon 28 bin ton kütlü pamuk elde edilmiştir.
Şanlıurfa, ülkemizde, pamuk ekim alanlarında yüzde 44,6, üretimde ise yüzde 40
ay almaktadır. Buna karşın hem Güneydoğu Anadolu genelinde hem de Şanlıurfa’da
pamukta verim ülke ortalamasına göre düşüktür.
Kütlü pamukta dekar başına ortalama verimin 496 kilogram
olduğu ülkemizde, Şanlıurfa, 444 kilogramlık verimle Iğdır ve çok az pamuk
üreten Çanakkale dışında en düşük verime sahiptir.
Bu durumu düzeltmek, hem Şanlıurfa’da hem de Güneydoğu
Anadolu Bölgemizde pamuk verimini yükseltmek zorundayız.
Verim artışı, üretim artışını beraberinde getirir ki
ülkemizin pamukta daha fazla üretime ihtiyacı olduğu göz önünde bulundurulursa,
bu durum fevkalade önemlidir.”
Bugün olduğu gibi her zaman çiftçinin yanında olacaklarına
dikkati çeken Bayraktar, “tüccarı da sanayicisi de esnafı da üreticimizin
ürettiğinden para kazanan herkes, pamuk üreticimizin yanında olmalıdır.
Çiftçimiz olmazsa sizler ayakta kalamazsınız. Çiftçimize teşekkür borçlusunuz.
Teşekkür etmeyi bilin” dedi.
Daha sonra pamuk hasadı yapan Bayraktar, tüm zorluklara
rağmen üretimden vazgeçmeyen çiftçiler başta olmak üzere bütün taraflara
hayırlı ve bereketli bir hasat dönemi diledi.
Bölge çiftçisinin katıldığı hasat günü etkinliğinde,
açıklamaların ardından Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı
Şemsi Bayraktar, biçerdöverde şoför koltuğuna oturarak hasada start verdi.
GAP Projesinin en büyük ürünü olan 'beyaz altın' diye
adlandırılan pamuk hasadına, TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar'ın yanı sıra
Şanlıurfa Ziraat Odası Başkanı Ahmet Eyyüpoğlu, Gaziantep, Diyarbakır,
Adıyaman, Mardin, Siirt, Batman, Şırnak Ziraat oda başkanları, Ziraat
Mühendisleri ve kentteki birçok çiftçi katıldı.